24 Ağustos 2011 Çarşamba

'Gerçek' denen şey gerçek midir?

Bir film geldi aklıma... 60'lı yılların kült filmidir. İsmi lazım değil. Adamın biri, hayatını fotoğraf çekerek kazanmaktadır. Döneminin de ünlülerindendir. Çevresinde birçok güzel kız vardır... Para, pul, şöhret... Neyse, bunlar önemli değil.

Bu adam, sağda solda fotoğraf çeker... Güzel olanı, gerçek olanı dondurarak karanlık odasına hapseder, sonra onlara birer kağıt parçasında tekrar hayat vererek bir nevi ölümsüz kılar. Derken birgün başına tuhaf birşey gelir...
Bu adam, yine böyle ölümsüzleştirecek kareler aramaktadır. Bol yeşillikli bir parkın ortasında, doğanın güzelliklerine kendi gözüyle yeniden can verme uğraşı içindedir gördüklerine. 'Gerçek'liklere...

Fotoğraflar karanlık odada hayat bulurken, adamın gözüne bir görüntü takılıverir. ağaçların arasında elindeki silahı bir adama doğrultmuş bir kadın görünmektedir.

Adam dehşete uğrar. Acaba yanılsama mı diye fotoğrafı büyütür, tekrar bakar. Olmadı büyüteç alır eline bir daha bakar, bir daha bakar. İnanılmaz, orada silahlı bir kadın durmakta...

Koşarak çıkar evden, olay mahaline, o parka gider ve bir iz arar cinayete dair. lakin bulamaz. Böyle birşey yaşanmamış gibidir...

Film bu olay üzerine kurgulu... Adam, filmin sonuna kadar farkında olmadan tanıklık ettiği cinayete dair ufacık da olsa bir iz bulmak için uğraşır durur. Uğraşır ama bulamaz...

Kafayı yeme noktasında hem adamın hem de izleyicinin kafasında 'gerçek' denen algının anlamı sorgulanır...

****

Yoksa siz de mi aynı sorgulama içine düştünüz?

Sizin de sizden başka kimsenin bilmediği, duymadığı, görmediği gerçekleriniz mi var?

Peki kimsenin bilmediği gerçek, gerçekten var mıdır?

Bilinmezlik gerçek midir? Yoksa gerçek olması için bilinmesi mi gerekir?

Peki siz çevrenizdekilerin sizi bildiği, tanıdığı kişi misiniz?
Yoksa çevrenizdekilerin tanıdığının aksine apayrı bir kişilik misiniz?

O halde siz gerçek misiniz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder