20 Aralık 2010 Pazartesi


Ben doğmadan önce arkamda sınırsız bir zaman vardı. Ben öldükten sonra da bitip tükenmeyecek bir zaman! Yaşarken hiç düşünmezdim bunları; ışıklar içinde yaşayıp giderdim, iki karanlık zamanın arasında...Mutluydum, mutluymuşum; şimdi anlıyorum
 -B.A.K.-

benim adım kırmızı

Benim Adım Kırmızı

Bir kitabı bitirdikten sonra hissedilen tatlı mutluluğun içerisindeyim.
Orhan Pamuk 'en iyimser romanım' diye tanımlamış her demecinde bu kitabı. Bu cümleyi her okuyuşumda, bunun anlamını çözmeye çalışır ve 'tipik bir reklam işte canım' der geçerdim.
Kitabı bitirdiğimde anladım ne demek istediğini. Hadi sonunu söylemeyeyim ama ilk defa mutlu bir son görüyorum Orhan Pamuk kitabında. İnsanda hafif bir tebessüm. O karakterlerin birbirine bağlanması ve bu zamana kadar bir hikaye olarak okuduğun o kitabın son satırlarında gerçekle bağdaşmasının verdiği bir hayret.

Ölümle başlayan, mutlu sonla biten ender kitaplardan.
Hani biraz da İhsan Oktay Anar tarzından. Müptelası çoktur bilirim, o yüzden bu yazarı zikrettim.
Yazımı okuduktan sonra kitabı okuma arzusu uyandıysa içinizde, yazım hedefe ulaşmış demektir.
Lakin zevkle açık açık dile getirmek isterim.
Orhan Pamuk, "gariptir, zor yazar, fikirlerini beğenmiyorum" filan demeyin. Önyargınızı bir kenara itin.
Alın okuyun.
Ha kalındır, küçük puntolarla yazılmıştır, tasviri ve osmanlıca kelimeleri boldur, kabul ediyorum. Lakin azimle ilerleyin, kitabın içinde çok hoş bir hikaye bekliyor sizi...

********
 Kitap gerçekten güzel. Etkilendim. Hatta okumuş ve bitirmiş olmaktan dolayı mutluyum.
Ancak, belki içinde bulunduğum duygularım, kitabın ilk cümlelerinden de esinlenmem sebebiyle, hafif şakacı tavrımı da takındığımın altını çizerek kısacık bir deneme tasvirledim. Üzerinde durulmasın. Sadece merakımdan dolayı böyle birşey hayal ettim ve yazdım. Herkese iyi okumalar dilerim...

********



Şimdi ben öldüm. Bu dünyayı terk ettim. Hep gitmek isterdim ya uzaklara. Gittim bu sefer.
Son nefes ya da veda hep hüzünlüdür ya. İyi ya da kötü insan olman da değildir sebep. Öyle, 'son' hep bir melankoloji içerir. Ya da alışkanlık, varlığın yokluğa gidiyor. Gidiş. Güle güle demek bile neden olabilir. Ya da o neden gidebildi de ben gidemedim anlamına da gelir. Şansına, kaderine bağlı bir şeydir. - kim hangisine inanıyorsa -

Ölüler üzülmez mi? Üzülüyormuş meğer. Bu bir heyecan yaratıyor insanda. Herkesin merak ettiği bir deneyimdir. Sonrası mistiktir. O mistisizmi keşfediş. farklı bir yolculuk. Belki de ilk defa uçağa bindiğim an gibi. Çok korkuyordum ama korku bir aksiyona dönüşüyor. Ya da helikoptere binişim. Onun gibi.

Öldüm, bedenimden ayrılıp hafifçe yükseliyorum yukarı doğru. İki melek kollarımdan kaldırıyorlar beni. şaşkın bir tebessüm yüzümde. Etrafıma bakıyor, üzülüyorum. Ben öldüğümün daha farkında değilim. Ama ağlayanları görünce anlıyorum bir gariplik olduğunu. Tanıdığım, kimini çok sevdiğimin kimini sevip sevmediğimi bilmediğim bir sürü yüz var aşağıda. Üstünün tamamen örtüldüğü bedenimin etrafındalar.

Ağlamayın! Ben iyiyim. Siz de iyi olun, aklım sizde kalmasın.

Haydi hoşçakalın...