Bağırdı. Sesi
bitene kadar bağırdı. Çığlıkları tüm evin içinde dolaştı ve sokağa taştı.
Herkes sanki sağır olmuştu. Kadının saatlerce süren çığlığını kimsecikler
duymadı. Kadın bağırdı, etrafına baktı. Gözyaşları eşlik etti önce kadına ama
sonra onlar da yalnız bırakıp gittiler yoluna. Kadın bağıra bağıra düştü yere.
Mutfağın taştan dikdörtgenlerine değdi çıplak ayakları. Sonra gövdesi sonra da
nihayet pes eden başı. Saçları darmadağındı. Yüzü paramparçaydı. Nefessiz
kaldı. Yığılı kaldı. Ruhu içeride bir yerde mahsur kaldı. Öyle can verdi yerde.
Çaydanlıktı şahitlerden biri. Acı içinde dinledi o gitgide tükenen sesi. O da
acıdı içinde. İzledi tek gözüyle sadece. Elinden yas tutmak gelirdi sadece.
Kızdırdı kendini, kızdı, kızdı sonra fokurdattı içindeki suyu. Su dayanamadı bu
sıcağa, başladı kaynamaya. Taştı taşabildiğince. Suları söndürdü altında yanan
ateşi. O da sessizliğe eşlik etti sonra. Kapadı gözlerini, dua etti kadına.
Rüzgar hissetti
bir şeyleri, usulca girdi pencereden içeri. Baktı etrafına, gördü yerde yatan
çaresizi, gitmişi... ilerledi, kadının yüzüne ufak ufak esti, güle güle der
gibi. Üzüldü. Gidene yapacak hiç bir şey yoktu, biraz bekledi. Sessizliği dinledi.
Belki bir kıpırtı görürüm diye bekledi. Düştü omuzları yere, ufak bir ıslık
saldı sessizliğe... döndü arkasına, öfkeyle terk etti evi. Açık kapı, öfkenin
hışmıyla çarptı kapandı gürültüyle.